27 Ekim 2016 Perşembe

GONDOLLAR ŞEHRİ VENEDİK


İtalya Gezimizin en güzel duraklarından biri olan Venedik gezimizi anlatacağım..Fırsat yakalarsam tekrar görmek istediğim şehirlerden birisi, gondollar ve kanallar şehri ve diğer bir tanımda; insan eliyle yapılmış en güzel şehir..Biraz şehir hakkında bilgi vermek istiyorum...
Venedik;, Kuzeydoğu İtalya'da birbirinden kanallarla ayrılmış ve köprülerle bağlanan 118 adanın üzerine kuruludur. Şehir, kıyı şeridi boyunca uzanan Venetian Lagoon bataklığında, Po ve Piave nehirlerinin deltaları arasına kuruludur.


Yüzlerce kanal ve köprü üzerine kurulu olan bu şehir her gezginin rüyası.  Buraya ulaşım “vaporetto” adı verilen deniz taksileri ile sağlanıyor. Vaporetto ile yolculukta oldukça keyifli.Otobüsten Santa Lucia istasyonuna yakın yerde inip vaporetto ya bindik. Piazza San Marco meydanına yakın yerde inerek , meydana doğru yürüdük..Kalabalık ve çoşkulu bir şehir.
Venedik’in şehir merkezi de dahil olmak üzere bu adalarda araba kullanımı kesinlikle yasak.Şehrin ara sokaklarını yürüyerek gezmek çok keyifli.Her sokak sizi başka bir güzelliğe bırakıyor.
Piazza San Marco:Venedik'in en çok bilinen ve en güzel meydanıdır.Cıvıl cıvıl ziyaretçilerle dolup taşan bir yer. Meydan ve çevresinde şehrin en önemli yapıları yer alıyor. San Marco BazilikasıAziz Mark’ın Çan Kulesi,Dükler SarayıTorre dell Orologio adındaki saat kulesi ile Correr ve Arkeoloji Müzesi meydanda yer alan dikkat çekici yapılar.






Aziz Mark'ın Çan Kulesi: Uzaktan yüksekliği ile dikkatimizi çeken Kule, San Marco Meydanında karşıladı bizi.99 metre yükseklikteki kule, Venedik’in simge yapılarından birisi. Kuleye çıkarak şehir manzarasını seyredebilirsiniz ama vaktimiz kısıtlı olduğu için biz yapmadık..Meydana çıktık..

Dükler Sarayı: 9. yüzyılda şato olarak inşa edilen saray, Venedik Cumhuriyetinin merkezi olmuştur.Mimarisi gotik tarzdadır.

Meydanda hemen karşımızda San Marco Bazilikası dikkatimizi çekiyor.
San Marco Bazilikası: Venedik'in en ünlü dini yapılarından birisidir.Dükler Sarayına bitişiktir. Bazilikanın tepesinde tam beş adet kubbe yer almaktadır. Kubbeler altın yaldızlardan oluşan mozaiklerden yapılmıştır. Bu mozaikler ise bizans mimarisidir. Bazilikanın tepesinde 4 adet bronz at heykeli bulunmaktadır. Orjinali Bazilikanın içindeki Marciano Müzesi'nde sergilenmektedir. Bazilika da dikkat çeken diğer ayrıntı ise girişin sağında yer alan Osmanlı Figürleridir.




Meydanda biraz vakit geçirip, fotoğraf çektik ve gondola binmek için rehberin peşine takıldık..
Venedik'te Gondol Keyfi: Venedik deyince akla gelen şahane kanalları ve burada yapılan gondol keyfi. Venedik gondolları şehrin en ünlü sembolüdür. Şehirde toplam dört yüzden fazla gondol bulunmaktadır. Gondolları genelde gezinti, düğün, eğlence, cenaze gibi durumlar için kullanılıyor ve uzunlukları on bir metredir.  Gondolun  dolaşacağı kanallar  düşünülerek hareket kabiliyeti olan dar olarak yapılmıştır.

Biz de keyifli bir gezinti yaptık. Venedik'te gondol keyfi yapmak pahalı gelebilir. Venedik genel olarak çok turist geldiği için pahalı. Restoranlar da da kişi başı masa ücreti de alınmaktadır.


Gondol keyfinden sonra yürüyerek şehri keşfetmeye karar verdik..Biraz da Venedik'te kanallar nasıl oluştuğundan bahsetmek istiyorum.6 yüzyıl önce Venedikliler kendilerini karadan gelebilecek saldırılara karşı önemli akarsuların yönünü değiştirerek korumuştur. Bu akarsuları lagüne doğru yönlendirmişler ve böylece şehrin etrafını sularla kaplamasına izin vermişlerdir. Venedik'in altında bulunan ahşap kazıklar, üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen hala sağlamdır. Binaların temelleri bu kazıklardan oluşur ve taştan binalar bu temelin üzerine oturtulmuştur. Ancak Venedik'teki binalar zaman zaman Adriyatik denizinin özellikle sonbahar ve ilkbahar dönemlerindeki hareketleri nedeniyle sel tehlikesi altındadır.

Ahlar Köprüsü: Venediktaki köprülerden biri ve dikkat çekici bir hikayesi var.. Rivayete göre dükler sarayının hapishanesine gönderilen mahkumlar (bu mahkumlar Müebbet alan ya da idamlık kişiler oluyormuş) bu köprüden son kez Venedik'i görür ve ah çekerlermiş.Çünkü hapishane çok rutubetli olduğu için mahkumlar hastalanır ve ölürlermiş. Bu yüzden adı ahlar köprüsü olmuş. Köprüyü dışarıdan görebilirsiniz. Ancak içini görmek için dükler sarayına girmeniz lazım.
Venedik büyüleyici bir şehir..Biz gündüz dolaştık ama eminim gün batımı ve gecesi de müthiştir. Fırsat bulursam tekrar gidip sokaklarında dolaşmak ve büyülü havasını yeniden yaşamak isterim..


Rialto Köprüsü:Venedik’in sembollerinden ve en güzel yapılarından biri de bu köprüdür.Eskiden  savaş gemilerinin geçebilmesi için inşa edilen köprü günümüzde birçok hediyelik eşya dükkanlarına ev sahipliği yapmakta ve turistlerin ilgisini çekmektedir.Biz de tabi ki bu ünlü köprüyü kullanarak kanalın karşısına  geçtik..
Köprü manzarasında biraz oturarak, geçen gondolları ve şehrin hareketliliğini izledik..Sonra da şehrin sokaklarında kaybolurcasına keşfe daldık.

 Santi Giovanni ve Paolo Kilisesi: Şehirdeki en büyük kiliselerden biridir ve küçük bazilika statüsüne sahiptir. Büyük tuğla yapı İtalyan Gotik mimari tarzında yapılmıştır. Venedik'teki Dominikan mezhebinin başlıca kiliselerinden olup, kalabalık cemaat topluluğuna vaız için inşa edilmiştir. Kiliseyi gezdikten sonra karnımızın acıktığını hissettik ve ayaküstü margarita pizza alarak yedik..Belki de yediğim en güzel pizzaydı..İnce hamurlu çıtır çıtır bir pizza...Karnımızı doyurduktan sonra hediyelik işini halatmeye karar verdik..Venedikte dükkanlar rengarenk maskeler ve murano taşları ile cazip hale gelmiş..


 Ben Murano saat, kolye ve el yapımı maske aldım.Sokaklardaki keşfimiz bitince Rialto Köprü manzaralı kanal kenarında bir yer bularak oturduk ve şeri gözlemlemeye devam ettik.
Venedik'ten dönme zamanının yaklaştığını görünce dar sokaklar ve kanal üstündeki köprülerden geçerek keşfimize devam ettik..Her sokak ayrı güzel ve büyüleyiciydi..Şehrin tarihi dokusu korunmuş ve tarihi atmosferde hayranlıkla etrafı izleyerek yolumuza devam ettik..





Biraz Venedik Maskesi hikayesini paylaşmak istiyorum. İtalyan kültüründe, özellikle Venedik Karnavalı'nda kullanılan bir maske çeşididir. 14. y.y.’da hastalıktan yara içinde olan bedenlerini saklamak için maskeler.Rönesans döneminde Commedia dell'Arte gibi tiyatro oyunlarında, günümüzde ise daha çok hediyelik eşya sektöründe kullanılmaktadır.
Venedik'ten ne alınır?:Maskeler benim favorim özellikle el yapımı olanlar çok orjinal ve evde güzel bir dekor oluşturuyorlar. Murano Cam eşyası da alınabilir. Murona taşlarından kolye ya da bileklikler de  çok şık duruyor.
Venedik'te ne yenir?: Tatbiki de pizza ya da makarna
Gezerek özgürleşmeniz dileğiyle, bol keyifli rotalar diliyorum...

16 Ekim 2016 Pazar

GÜNÜBİRLİK İSTANBUL TURU: GALATADAN KIZ KULESİNE ADIM ADIM

GALATA KULESİNDEN KIZ KULESİNE KISA YOLCULUĞUMUZ
Yaklaşık  iki ay Fethiye'de kalınca İstanbul'un  görülecek yerlerinden olan Galata Kulesi, İstiklal Caddesini de özlemişim ve bu sonbahar havasında  günübirlik bir rota çizdim. Kartal'dan metroya binerek Kadıköy'e giderek kız kardeşimle buluştuk. İkimizde boğazı vapurla geçmekten ve tarihi vapurlara binmekten keyif alıyoruz.Vapura binmeden çıtır çıtır simitlerimizi de aldık. Çay, simit, martı sesleri ve boğaz kokusu....

Vapura bindik ve  güzel boğaz manzarası eşliğinde martı sesleri bizi takip etmeye başladı. Vapur ve martı bana göre İstanbul'un simgelerinden ve Bedri Rahmi Eyüboğlu' nun  şiiri aklıma geliyor.

İstanbul deyince aklima marti gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
Istanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmiş, bir yokmuş
                                         Bedri Rahmi Eyüboğlu


 Karaköy'de  vapurdan inerek, Galata Köprüsünü fotoğrafladık.Galata Köprüsü; 1994 yılında tamamlanmıştır ve Eminönü ve Karaköy'ü birbirine bağlamaktadır.

Karaköy’den Taksim'e çıkmak için yürüyerek kamondo merdivenlerine yöneliyoruz. Kamondo Merdivenleri : Kamondo ailesi adına 1850 yılında yapılan merdivenler  yaptırılmıştır.
Tabi ki yokuş çıkmak yoruyor ama sanat dolu sokaklar içinden geçerek  Galata Kulesine yürümek en iyi yöntem diyorum.







 Yukarı çıkarken küçük atölyeler, hediyelik eşya dükkanları, kafeler kendimi tatilde hissettirdi.Ve  Galata Kulesi karşımıza çıktı..Amacımız Galata Kulesine çıkmak.Buraya birçok gelmişliğim var ama hiç kuleye çıkmak kısmet olmadı ve kuleyi uzaktan her gördüğümde  bu eksikliğimi hissetmişimdir.

Galata Kulesi:Galata Kulesi dünyanın en eski kulelerinden biri olup, Bizans İmparatoru Anastasius tarafından 528 yılında Fener Kulesi olarak inşa ettirilmiştir. 1204 yılındaki IV. Haçlı Seferi'nde geniş çapta tahrip edilen kule, daha sonra 1348 yılında "İsa Kulesi" adıyla yığma taşlar kullanılarak Cenevizliler tarafından Galata surlarına ek olarak yeniden yapılmıştır. 1348 yılında yeniden yapıldığında kentin en büyük binası olmuştur.
Kulenin içine girerek bilet aldık.Giriş bileti kişi başı 10 TL.Asansörle belli bir yere kadar gidip, merdivenle kulenin seyir terasına ulaşıyoruz.






Kulenin etrafında dönerek İstanbul manzarasını doyasıya seyrettik, fotoğrafladık..
'Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

                                      Yahya Kemal Beyatlı
Kulenin seyir terasının bir alt katında restoran yer almakta..İsterseniz İstanbul manzarası eşliğinde yemek yiyebilir yada kahvenizi yudumlayabilirsiniz.
Aşağıya inerek hemen kulenin karşısındaki kafe de kule manzarası eşliğinde çayımızı yudumladık.
Daha sonra İstiklal Caddesine doğru daracık Beyoğlu sokaklarında yürüyerek yolumuza devam ediyoruz. Farklı kültürleri kucaklayan İstiklal Caddesi  alışveriş mağazaları, sokak sanatçıları, sanat galerileri, renkli pasajlarıyla aklınıza gelebilecek her şeyin dükkanı  olan mutlaka görmeniz gereken bir semt..Tarihi pasajlarını muhakkak gezin Atlas Pasajı, Halep Pasajı ve Aznavur Pasajında fark ürünleri, çantalar, otantik aksesuar ve takıların farklı modellerini bu pasajlarda bulabilirsiniz

İstiklal Caddesi'ne çıkarak cadde boyu yürümeye devam ettik. İstanbul'un en eski semtlerinden 
biri olan Beyoğlu'nda Tünel ile Taksim Meydanı arasında uzanan ve 19. yüzyılın sonlarından beri Türkiye'nin en ünlü caddelerinden biri olma vasfını koruyan cadde. 1.400 metre uzunluğundaki caddenin orta noktası Galatasaray Lisesi'nin yanından geçen Yeniçarşı Caddesi'nin caddeyi kestiği 
ve 50. Yıl Anıtı'nın bulunduğu yer kabul edilir.Cadde üzerinde sağımızdaki St. Antuan Katolik 
Kilisesine yöneldik.
St. Antuan Katolik Kilisesi: İtalyan neo-gotik stilinde 1912 yılında inşa edilmiş olan kilise
 aynı zamanda İstanbul'da bulunan en büyük kilise ve en kalabalık Katolik kesimine ait kilise durumundadır.





Cadde de ilerleyerek Taksim Cumhuriyet Anıtına geldik.Taksim Cumhuriyet Anıtı Taksim Meydanı'nda bulunan , İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica tarafından yapılan anıt 1928'de tamamlanmıştır. 8 Ağustos 1928'de açılan anıtın, kaide ve çevre düzeni mimar Giulio Mongeri tarafından yapılmıştır.
 
Taksim Cumhuriyet Anıtı'ndan çıkarak  yönümüzü AKM 'ye ve oradan İnönü Stadyumu’na doğru inen Gümüşsuyu Caddesi’ne  çevirdik. Dolmabahçe Sarayı arası yaklaşık olarak 1 km’dir.İnönü Oradan sağ taraftaki parkın merdivenlerinden aşağıya inerek Dolmabahçeye doğru yolumuza devam ettik.Parkın manzarası güzel ama pek bakımsız...

Karşımıza Vodofone Arena Çıkıyor.Yapıldıktan sonra ilk defa görme fırsatını da buldum.Umarım maç seyretme fırsatı da bulurum.
Dolmabahçe Sarayının hemen girişindeki denizin kıyısında bulunan kafe aklıma geliyor. Burası kahveni içip denizi seyredebileceğim güzel mekanlardan biri. Dolmabahçe Saat Kulesi  bizi karşılıyor
Dolmabahçe Saat Kulesi, Bezmi Alem Valide Sultan Camii ile Dolmabahçe Sarayı'nın Saltanat Kapısı arasında yer alır ve 1890-1895 yılları arasında Sultan II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır.Kuledeki saatler Fransa’dan getirilmiş. Saatçibaşı John Meyer, Paul Garnier markalı saatleri dördüncü kat alınlıklarına, makinaları da üçüncü kata yerleştirmiş. Deniz tarafındaki saat ayrı, diğer üç taraftaki saatler aynı anda kuruluyorlardı. 1979 Yılında, saatler kısmen elektronik sisteme çevrilmişler.
Kahvemizi sipariş ederek Üsküdar'ı, vapurları ve martıları seyre koyulduk.
Kahve keyfinden sonra yürüyerek Ortaköy'e yöneldik..Yürüyüş yolu olarak çok güzel bir yer ama araba gürültüsü keyfinizi bozabiliyor.

Ortaköy;, Boğaziçi Köprüsü'nün Avrupa ayağının altında bir konumda yer alan semt, renkli pazarı, Boğaziçi Köprüsü manzarası,Ortaköy Cami ve kumpiri ile görülmeye değer.Biz Ortaköy Sahiline yürüdük ve bir banka oturduk..Güneş, deniz ve önümüzdeki sandallar ile Ortaköy Cami manzarası iyi ki gelmişiz duygusu uyandırdı..

Biraz vakit geçirdikten sonra sokak tezgahlarını gezerek birkaç takı aldık ve Boğaziçi Köprüsü manzarası için Caminin önünden sahile doğru yola devam ettik.
,
Yorgunluk hissetmeye başlayınca vapura doğru yöneldik ve Üsküdar vapuruna bindik.15 dakika sonra Üsküdar'daydık.Üsküdar iskelesine yakın saat dikkatimizi çekiyor ve hemen önünde poz verdik.

Sahilden yön,sevgililer sıralanmış....Biz yolumuza devam ediyoruz.

Sahil boyu yürümeye devam edince karşımıza Kız Kulesi manzarası çıkıyor.Kız Kulesi:
Geçmişi 2500 yıl öncesine dayanan bu eşsiz yapı, Antik çağda başlayan geçmişiyle, Bizans`dan Osmanlıya, tüm tarihi dönemlerde var olarak günümüze kadar gelmiştir.Çok eski tarihi geçmişi olan Kız Kulesi, bir zamanlar, Boğazdan geçen gemilerden vergi alınmak maksadı ile kullanılmıştır. Kule ile Avrupa Yakası boyunca büyük bir zincir çekilmiş ve gemilerin Anadolu Yakası ile Kız Kulesi arasından geçişine (o zamanlar gemi boyutları küçük olduğu için geçebilmekteydi) izin verilmiştir. Bir süre sonra Kule, zinciri taşıyamamış ve Avrupa Yakasına doğru yıkılmıştır. Kuleden suyun içine bakıldığında yıkıntıları görülmektedir.





Gün batımı görülmeye değer..Biz de gün batımını seyrettik..Bir günlük İstanbul turumuz çok güzel geçti , adım adım gezerek en çok bilinen yerleri fotoğraflamaya çalıştık..
Bol rotalı ,keyifli günler dilerim..
Gezerek özgürleşmeniz dileğiyle...Sevgiler