YOL ÜSTÜ DURAKLARI: ZARAGOZA VE MEDİNACELİ KÖYÜ
Sabah Barselonada ki otelden Madrid'e doğru yola çıkıldı. Madrid yolu üzeinde önce ağaçlık alanlar var iken daha sonra ağaçsız ve kurak bölgeler yer almaya başladı.
Zaragoza'ya 2-3 saatlik mola ve şehir turu için ulaşıldı. Otobüsten inerek şehir hakkında genel bir bilgi rehberimiz tarafından verildi.
Aragon bölgesinin başkenti olan ZARAGOZA, Ebro Nehri üzerinde konumlanır ve İspanya'nın kuzeydoğusunda yer alır. İspanya'nın 4. büyük şehridir. Eskiden savaşlarla çok zarar gören şehir yeniden yapılandırılmıştır.Engizisyon döneminde suçluyu ayağına taş bağlayarak Ebro nehrine atarlarmış.Engizisyon mahkemeleri döneminde milyonlarca insan öldürülmüştür.Napolyon engizisyon mahkemelerini kaldırtmıştır.
Şehrin önemli yapıları arasında: Aljaferia Sarayı;Arap ve hıristiyan mimari etkisiyle yapılmış olup Unesco dünya mirası listesinde yer almaktadır.
Basilica Del Pilar Katedrali; Şehrin simgesi olan katedral, 11 kubbelidir ve dışı kadar içi de oldukça etkileyiciydi.Barok tarzda olup 1754 te tamamlanmıştır.
Engisizyon döneminde katedralin içindeki bölgede engizisyon üyeleri otururmuş.
Katedrali gezerken ayin saatiydi.
Bazilicayı gezdikten sonra Pilar Meydanına çıkıyoruz.Meydan tarihi dokusuyla oldukça etkili
İspanyollar en çok şans oyunları oynayan millet olduğunu rehberimiz bizimle paylaşıyor ve önümüzdeki şans oyunu satan seyyardan almamızı öneriyor .Tabi ki biz de bu etkiyle şansımızı denemek istediğimiz için kızımla biletimizi alıyoruz. Biletimizle birlikte şehrin önemli yapılarından olan La Seo Kilisesine yönümüzü çeviriyoruz.
La seo Kilisesi, Plaza De La Seo meydanında yer alan katedralin bir duvarı cami duvarı figürlerinden oluşmaktadır.1316 yılında inşa edilmiş ve gotik tarzdadır.Burada Aragon kral ve kraliçelerinin taç giyme törenleri yapılırmış. Önce Roma tapınağı sonra Visigothic kilise daha sonra da cami olarak kullanılmış.
Goya ve Goya Müzesi:Romantizm akımının önde gelen ressamlarından olan Goya Zaragoza yakınlarında bir köyde doğmuştur ve aynı zamanda gravürleriyle de ünlüdür. İlk resim denemelerini Zaragoza da yapmıştır.Portreleriyle ün yapan ressam, bir dönem saray ressamı olarak da çalışmıştır. Goya Müzesi de şehirde gezilmesi gereken yerlerden biz de müzeyi gezmek için gittik ama restorasyonda olduğu için gezemedik. Rehberimizle birlikte Pilar meydanına çok yakın bir yerde "Turkuaz Döner Kebap" ta önceden haber vererek şehriye çorbası hazırlatmıştı. Ayrıca döner seçenekleri de önümüze sunuldu. Tabi ki bütün otobüs çorba özlemiyle önce çorbalarını sonra da dönerlerini afiyetle yediler.Üstüne de Türk çayı gelince hepimizin keyfini görmeliydiniz.Yemekten sonra verilen serbest zamanda Ebro nehrine doğru yürüyüş yaparak nehir boyu şehri görüntüledik.
MEDİNACELİ;
Köy yüksekte ve oldukça soğuktu ama bozulmamış hali, tarihi evleri, doğal dokusu korunmuş sokakları ile içimizi ısıttı. Medinaceli ayrıca tepki çeken Pagan kökenli bir festival olan "El Toro Jubila " ile de biliniyor. Bana göre canice olan; gece yarısı yapılan festivalde katran ve terebentin topları boğanın boynuzuna bağlanıyor. Vücudu yanmasın diye çamurla kaplanıyor. Ve boynuzda ki zift topları yakılıyor ve boğa kendini kurtarmak için sağa sola koşturuyor.İzleyenler" boğanın gücünün övüldüğünü" düşünüyor. Bu hayvan haklarına aykırı üzücü durum tüm dünyadan tepkiler topluyor..Köy, Roma, Arap ve hıristiyan izlerinin görüldüğü yerdir.Biz gezimize
Antik Roma kapısıyla başlıyoruz.
1. ve 3. yüzyıllarda inşa edilen kapı Roma imparatorluk döneminden kalmıştır ve o dönemde kapılar;komutanları şereflendirmek için yapılmışlardır.
Köyün içinde dolaşmaya devam ediyoruz.
Plaza Mayor: Yaklaşık 5 bin alana sahip antik roma forum.Günümüze restore edilerek getirilmiştir. Ducal Sarayı doğu tarafında yer almaktadır.Saray Rönesans döneminde inşa edilmiştir.
Daracık sokakları ve bozulmamış haliyle köy kendine hayran bırakıyor. Medinaceli Kale kalıntıları da var ama vaktimiz olmadığı için biz gezemedik.
Medinaceli Colliagate: Anglikan Kilisesi de mevcut.
Köy kış olduğu için çoğu yer kapalıydı ve yaşayanlar hemen hemen hiç yoktu.. Tek tük insana rastladık..Her sokak başka bir sokağa çıkıyor ve burayı da görelim duygusunu oluşturuyordu.
Hava soğuk olduğu için sıcacık kahve içebileceğimiz bir cafe aradık ve köyde açık bir yer bulabildik.
Köyde dolaşmaya devam ederken duvarda güneş saatine rastlıyoruz.İslam Medeniyetinin hüküm sürdüğü bütün coğrafyalarda en başta Endülüs Emevileri'nde olmak üzere cami,han, kenvansaray gibi binalara güneş saati monte edilirmiş.Bu köyde de arap etkisi olduğuna göre o dönemden kalabileceğini düşündük.
Köy 1600 rakımlı olduğu için manzarası da müthişti. Otobüse binerek ve aşağıdan tepe de kalan köyü izleyerek yolumuza devam ettik.
İspanya kendine hayran bırakmaya devam ediyordu..
Madrid'e doğru gün batımını izleyerek ve Yasmin Levy dinleyerek devam ettik.
Gezerek Özgürleşme dileğiyle.........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder