14 Haziran 2016 Salı

İSPANYA GEZİSİ: HOLA MADRİD!

29.01.2015
İSPANYA'NIN KALBİ MADRİD


Evet artık İspanya'nın başkenti Madrid'deydik ve burada 2 gece kalacaktık. Madrid; Beyaz yakalıların, bakanlıkların, parlamentonun, bankaların merkezi ve 5 milyon insan yaşamaktadır. İspanya'nın siyasi başkentidir çünkü dini başkentleri Toledo'dur. Madrid zengin tarihi mirasın yanı sıra canlı bir kültür ve sanat şehridir.Gece ve gündüz oldukça hareketli bir yaşam vardır. Flamenko dansı, futbolu, festivalleri ve boğa güreşleri ile bol turist görebileceğiniz bir Avrupa Şehridir.
Evet bu kısa bilgilendirmeden sonra dönelim bizim Madrid maceramıza..Önce otobüsle şehri panoramik olarak turladık ve sonra İspanya'nın en büyük istasyonu Atocha'ya gittik.
Atocha İstasyonu; 20. yüzyılın başında inşa edilmiş istasyonda 2004 yılında terör saldırısından 191 kişi ölmüş ve bu ölen kişilerin anısına istasyonun içine ağaçlar dikilmiş.Biz bu bölümü gezdik..Terör maalesef tüm dünyada masum insanların ölmesine neden oluyor.
Daha sonra otobüse binerek Boğa güreşi arenası Las Ventas'a gittik.
Las Ventas Arenası: Boğa güreşi cesaretin simgesi olarak  değerlendiriliyorİspanyol halkı boğa güreşlerine ilgili bir halk ve Las Ventas, dünyanın en ünlü boğa güreşi arenası ve İspanya'nın en ünlü matadorları bu arenada sahne almışlar ve alıyorlarmış. Boğa güreşleri genelde Mayıs ve Ekim ayı arasında 19:00- 21:00 arasında yapılıyormuş. Las Ventas 25 bin kişilik bir arena ve dışarıdan oldukça etkileyici görünüyordu.İçerideki müzede ünlü matadorların heykelleri bulunuyormuş. Biz içine girmedik..

Daha sonra İspanyollar için önemli olan futbolun kalbi Bernabeu Stadyumunu dışarıdan görmeye gittik. Estadıo Santıago Bernabeu: 100 bin kişilik bir stadyum ve ev sahibi Real Madrid takımıymış. İsmi de efsanevi başkan Santiago Bernabeu Yeste'den  gelmekteymiş ve stad 1947 de açılmış..Futbolla ilgilenmeyen bir kişi olarak bu kadar bilgi yeter diye düşünüyorum.
Daha sonra eserlerini Valancia da gördüğümüz ünlü mimar Calatrava'nın eserlerine giderek, fotoğraf çektirdik.
Daha sonra Castilya bulvarından Plaza de Espana Meydanına gittik. Devasa binanın önünde Cervantes'in heykelinin hemen altında  Don Kişot'u atının üstünde ve yanında da eşeğinin üstünde Sanco Panzo'yu gördük.
Fotoğraftan sonra Madrid  Kraliyet Sarayı( Palacio Real) doğru yolumuza devam ediyoruz.Saray Bailen caddesinde yer almaktadır.Karşımıza ihtişamlı görüntüsüyle Kraliyet Sarayı çıkıyor, rehberimiz iç dekorasyonunun Avrupa'daki sarayların en güzellerinden olduğunu ifade ediyor. Sarayın inşaatı 1739 bitirilmiş ve devlet törenleri için kullanılan bir saraydır.
Palacio Real
Sarayın önünden Orient Meydanına doğru devam ettik. Orient Meydanında solda yan yana sıralanmış heykelleri görüyoruz. Bütün heykeller İspanya Krallarını temsil ettiğini öğreniyoruz.
Almudena Katedrali:1883 te yapılmaya başlanılan katedral 1984 tamamlanmıştır ve Gotik mimarı tarzdadır.
Gurme pazarına doğru yürürken karşımıza İspanyolların ünlü amiralini Don Alvaro de Bazan'ın bronz heykeli çıkıyor. İnebahtı Deniz Savaşı'nda Osmanlıya karşı savaşı kazanmış bir komutan olarak adlandırıyor rehberimiz.
Madrid'in gurme pazarı Mercado De San Miguel'e  gittik. Pazar iştah açıcı tezgahlarıyla, ve modern görünümüyle oldukça dikkat çekici bir pazar.

Pazardan sonra kendimizi Plaza de Mayor da buluyoruz. Meydan oldukça büyük, 1600 yıllarda  Kral 3. Philip zamanında Juan Gomez de Mora tarafından yapılmış. Halkı ilgilendiren her şey bu meydanda yapılırmış.( boğa güreşleri, festivaller vb...)Meydanda ayrıca 3. Philip'in heykeli de bulunmaktadır.
plaza de mayor
Meydandan Sol Meydanına doğru yürüdük. Kış olmasına rağmen Sol meydanı çok hareketli ve oldukça kalabalıktı.
Madrid Puerto de Sol: Güneş kapısı anlamına geliyor. İspanya'nın tam merkezi 0 noktası olarak kabul edilen yere geldik. Meydanda Madrid'in sembolü olan ayı heykeli bulunmakta ve Madridliler yılbaşı kutlamalarını bu meydanda yapıyorlarmış.
Gruptan ayrıldıktan sonra önce karnımızı doyurmak istedik. Rehberimiz ekmek arası kızarmış kalamarı önerdi ve özellikle masanın altı kirli olan yerleri tercih edin dedi. Masanın altı ne kadar kirliyse o kadar tercih edilen restaurantmış ve bizde böyle bir yerde yedik ve ekmek arası kalamarı çok sevdik kesinlikle tavsiye ederim.
Karnımızı doyurduktan sonra Alkala Kapısına ve Yakınındaki Retiro Parka gitmeye karar verdik.
Puerta De Alkala:1769-1178 yılları arasında 3. Carlos tarafından yaptırılan kapının üzerinde  at nalı biçiminde üç kemer ve melek figürleri bulunmaktadır. Kapı Plaza De İndependencİa( bağımsızlık meydanı) da bulunmaktadır.
Alkala Kapısına çok yakın olan Retiro Parka girdik hem dinlenmek hemde  şehrin kalabalığından kaçmak için güzel bir park olduğuna karar verdik.

Retiro Park: Madrid'in en büyük parkı ve yeşil alanı olan park Londra'da ki Hyde Parka benziyor.Yaklaşık büyüklüğü de aynı oranda ve içinde sandal keyfi yapabileceğiniz bir yapay göl bulunmakta.Park 19. yüzyıla kadar krallığa ait olup 20. yüzyıl başlarında Madrid Halkına armağan edilmiştir.Parkta mayıstan ekime kadar konser, kukla gösterileri vb.. etkinlikler yapılmaktaymış.Parkın farklı yerlerinde heykeller, anıtlar, çeşmeler, ilginç ağaçlar  da oldukça dikkat çekici.
Alkala Kapısının yanındaki parkın kapısından girince karşımıza yapay göl çıktı.Tabi ki göl parkın içinde oldukça etkileyici görünüyordu.



Parkın Prado Müzesine yakın olan kapısından  çıkarak Reina Sofya Müzesine doğru yürüdük.
Museo Nacional Centro de Arte Reina Sofia: İspanya'nın önemli sanat müzelerinden birisi ve bana göre mutlaka görülmesi gereken bir müzedir.Dünyada en çok ziyarat edilen müzede bulunan en önemli eser  Pablo  Picasso'nun Guernica'sıdır. Müzeye girdikten sonra 3. katta 206-207 nolu odalarda Guarnica'yı ve Dali'nin eserlerini görüp , inceledik.İçeride resim çekmemize izin vermediler.
Guarnica

Müze akşam 19:00-21:00 arasında ücretsiz gezilebiliyor .Madrid'de görmeniz gereken en önemli müzelerden Prado müzesinden ve Müzedeki izlenimlerimi de sizinle paylaşmak istiyorum.
Museo Del Prado:

Müze 18:00-20:00 arasında ücretsiz gezilebiliyor. Biz Toledo gezisi sonrası bu fırsatı değerlendirmek istedik ve müzedeki kuyruğu görünce neredeyse vazgeçecektik. Müze çok büyük ve ayrıntılı gezmek isterseniz bir günün bile size yetmeyeceğini düşünüyorum. Müze resim ve heykel müzesi olarak kurulmuş olup içeride  El Greco, Titian, Rubens, Raphael,Tintoretto, Velazquez, Goya ,Bosch  eserlerini görebilirsiniz. Müzede en ünlü eserler arasında Velazquez'in Las Meninas'ta bulunmaktadır.
Las Meninas
Prado müzesinden hayran bir şekilde çıkarak akşam yemeği ve tabiki de İspanya'nın ünlü yemekleri Paella ve kuzuyu denemeye karar verdik.
Madrid'te Ne Yenir? Rehberimizin önerdiği Taberna La Carmela restaurantına gidildi.Açıkçası paella hızlı bir şekilde önünüze geliyorsa bu tavsiye edilen bir durum değilmiş. Orjinal şekilde pişmesi ve servis edilmesi yaklaşık 30- 40 dakikayı alıyormuş.
Paella: İspanya'nın en ünlü yemeklerinden ve Valencia ketine özgü bir yemektir. Temel malzeme pirinç ve safran oluşturuyor ve hikayesi de şöyle.. Evin hanımı bir hafta boyunca evde pişen yemeklerden arta kalanları biriktiriyor. Fasulye, et, sebze ne pişirmisse...Pazar günü de tüm bu malzemeleri pirinç ile karıştırıp pişiriyor ve safran ekliyor..İki kulplu bir tava da servis ediliyor ve içine yemeden önce bol limon sıkılıyor. Açıkçası eşim ve ben deniz ürünlü paellayı tercih ettik. Hem doyurucu hem de çok lezzetliydi.Ayrıca masaya kuzu ve spagetti de sipariş ettik..Hepsi lezzetliydi ve restaurant ilgili ve oldukça da şıktı..İçecek olarak kırmızı şarap da sofradaydı..Toplamında 85 Euro ödedik...Ayrıca Tapas çeşitleinden de yemek öncesi masaya sipariş edebilirsiniz.
Yemekten sonra Sol meydanına yürüyerek otele aktarmalı bir şekilde metro ile döndük.Sol Meydanı nı gece görme fırsatı bulduk ve kış olmasına rağmen cıvıl cıvıldı.. Yaz aylarında eminim çok daha güzeldir. Madrid de kaldığımız otelin adı; Hotel Dome Madrid , 4 yıldız bir oteldi, oldukça temiz ve konforluydu.
Madrid'ten ne alınır: Biblo, yelpaze, anahtarlık, boğa güreşi figürleri, magnet, tişörtler, madrid temalı çantalar...
Gezerek Özgürleşmeniz Dileğiyle....



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder